Mevsimsel Solunum Yolu Enfeksiyonları
31 Aralık 2020

Mevsimsel Solunum Yolu Enfeksiyonları

 

Viral solunum yolu enfeksiyonlarının, bütün dünya ve tüm yaş gruplarında özellikle çocuklarda görülen en yaygın enfeksiyonlardır ve mortalitenin en önemli sebebidir. Viral solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %80'i virüs kaynaklıdır. Solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan virüslerin erişkin bireylerde morbidite ve mortalitenin nedeni olmasının yanı sıra epidemi hatta pandemilere yol açabilmeleri nedeni ile toplum sağlığı üzerine de ciddi etkileri bulunabilmektedir. Solunum yolu enfeksiyonlarının %22-59’undan virüslerin sorumlu olduğu bildirilmektedir. Bu virüslere ait epidemiyolojik veriler coğrafi ve mevsimsel farklılıklar göstermektedir. Virüslerin çoğu damlacık yoluyla bulaşmakta ve öncelikle solunum yolu epitelinde enfeksiyona neden olmaktadırlar. Virüsler basit üst solunum yolu enfeksiyonlarına, bronşiyolit, pnömoni, kronik akciğer hastalığı gibi daha ağır hastalık tablolarına ve akut astım atağının tetiklenmesine neden olarak özellikle çocukluk yaş grubunda solunum yetersizliği tablosuna neden olabilmektedir. Bu etkenlerden influenza A/B/C, Human parainfluenza virüs ve Human respiratuvar sinsityal virüs genellikle epidemilere yol açarken, adenovirüs, coronavirüs ve rinovirüsler endemik enfeksiyonların nedeni olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bilinen etkenlerin yanı sıra son yıllarda akut solunum yetersizliği tablosuna yol açan yeni nesil solunum virüslerinin de Human metapnömovirüs, Human coronavirüs, Human bokavirüs vb. tanımlanması ile viral enfeksiyon etkenleri ve epidemiyolojik özellikleri üzerine çok sayıda çalışma yapılmaktadır. Gelişen teknolojinin kullanım imkanları da bu virüslerin epidemiyolojilerine ait verilerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Özellikle influenza tip A ve B’nin yanı sıra insan rinovirüslerinin saptanma oranları ve toplum sağlığı üzerine etkileri ülkemizde giderek daha çok önem kazanmaktadır. Son yıllarda, solunum virüslerinin aynı anda saptandığı çoklu polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) rutin viroloji tanı laboratuvarında sıklıkla kullanılmaya başlamıştır.

 Grip belirtileri: ateş, öksürük, baş ağrısı, halsizlik ve kas ağrıları ile seyreden akut bir virüs hastalığıdır. Grip hızla bulaşma ve yayılma özelliklerine sahip bir hastalık olması ve ciddi akciğer hastalıklarına yol açabilmesi nedeniyle nezleden ve diğer solunum sistemi hastalıklarından farklı bir konuma sahiptir. Grip ve nezle bulaşma şekilleri ve belirtiler yönünden benzerlik göstermekle birlikte gripte baş ağrısı, kas ağrıları ve ateş daha ön planda olur. Gribin belirtilerinde ani baş ağrısı, 38– 390C ateş, daha çok sırt, kol, bacaklarda olmak üzere tüm vücutta genel ağrı ve kırgınlık, yorgunluk, genelde kuru öksürük, bazen burun tıkanıklığı, hapşırma ve nadiren boğaz ağrısı, üşüme, titreme, terleme sayılabilir. Kuluçka süresi ise genel olarak 2-3 gündür.

Sonuç olarak laboratuar yanıları, uygun antimikrobiyal tedaviye geçiş için önemli veriler sağlamakta, gereksiz antibiyotik kullanım oranlarının azaltarak antibiyotik direnci ile savaşmaya da yardımcı olmaktadır. Solunum yolu enfeksiyonları, hastaneye gitmeyi gerektiren, tedavi, hastanede yatışla birlikte iş gücü kaybına neden olabilen, bu bakımdan büyük ekonomik yük oluşturabilen ve dünyada en yaygın görülen enfeksiyon hastalıklarının arasındadır. Bununla birlikte, yetişkinlerde solunum yolunda etken virüslerin solunum yolu enfeksiyonlarında rolünün son yıllarda ilgi çekmektedir.

 

Virüslerin mevsimsel dağılımları, yurdumuzdan ve dünyadan bildirilen mevsimsel dağılım verileri ile uyumludur. Buna göre İNFLUENZA  en sık kış aylarında görülmekte , Rhinovirus aktivitesi özellikle ilk ve sonbaharda görülmekle birlikte, aktiviteleri tüm yıla yayılmış biçimdedir Ülkemizde yapılan çalışmalarda, virüsün aralık ve ocak aylarında en sık gözlendiği bildirilmektedir. Doğru tanı bu hastaların yönetiminde özellikle antibiyotiklerin doğru şeklide kullanılmasını da sağlamaktadır. Günümüzde güçlü tanı yöntemlerine rağmen viral solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %25-50 gibi ciddi bir oranında uygun olmayan biçimde antibiyotik kullanımının olduğu düşünülmektedir ve antibiyotik kullanımında en belirleyici faktör kesin tanı sorunudur. Uygun biçimde yapılacak sürveyanslar ile birlikte çoklu/hızlı tanı testleri uygun olmayan antibiyotik kullanımını azaltabilecektir.

 

Uz. Dr. Sibel DOĞAN KAYA

S.B.Ü. Koşuyolu Yeksek İhtisas E.A.H.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı