Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon Hastalığı ve Pulmoner Endarterektomi Ameliyatları
14 Ağustos 2020

Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon Hastalığı ve Pulmoner Endarterektomi Ameliyatları

 

Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH), toplumumuzda %1-2 sıklıkla görülebilen, kimi zaman neden olduğu, altta yatan geçirilmiş alt ekstremite derin venöz tromboz hastalığı, pıhtılaşma bozuklukları, romatizmal kökenli hastalıklar, kan hastalıkları, genetik problemler gibi pekçok nedenle olabilen ve ani gelişen akciğer pıhtısı (akut pulmoner emboli) sonrası %3-5 hastada iyileşmeyen, erimeyen pıhtıların, kalpten akciğere kan götüren pulmoner arter içerisinde organize olup damar duvarına yapışarak ilgili akciğer dokularına gitmesi gereken kanın gitmemesi sonucu akciğer tansiyonunun ileri derecelere kadar yükselmesi, normalde olması gereken gaz değişiminin (alveollerdeki oksijen karbondioksit değişimi) yapılamaması ve akciğer dokusunun diğer başka damarlardan kanlanmasına rağmen kanlanma/gaz değişimi dengesinde (ventilasyon/perfüzyon) uyumsuzluk olması ile kalp yetmezliği ve akciğer yetmezliğine kadar giden bir süreçle sonuçlanan bir hastalıktır. Kadınlarda nispeten daha sık görülmekle birlikte esasen bunun hormon değişiklikleri ile de ilgili olması muhtemel görülmüştür. Hastalık, kendini uzun dönem herhangi bir şikâyet olmadan gizlese de bazı hastalarda sonrasında bazı hastalarda da gizlenmeden, nefes darlığı, baş dönmesi, bayılma, yürüyüş mesafesinde azalma, halsizlik, güçsüzlük, nadiren göğüs ağrısı gibi şikayetlere neden olur. Hastalık uzun dönemde yavaş yavaş ilerler ve akciğer ile birlikte kalp yetmezliği ve kalp kapakçık problemleri de beraberinde görülmeye başlanır. Hastalığın tanısı, hastalıktan şüphelenerek ve benzer şikâyetler başka hastalıklarda da görülebildiğinden gözden kaçabilir, karıştırılabilir. Bu yüzden şikâyetleri küçük olduğu dönemden itibaren önemsenmez şekilde davranmadan kardiyolog, göğüs hastalıkları uzmanı, dahiliye uzmanı gibi bir uzman hekime başvurmak gerekir.

Hastalıktan şüphelenildiğinde 6 dakika yürüme testi, ilaçlı akciğer tomografisi veya MRI (Pulmoner BT angiografi), EKOkardiyografi, anjiyografi, ilaçlı nükleer tıp görüntülemeleri (V/Q scan), altta yatan nedene yönelik genetik testler ve bazı rutin tetkikler yapılarak hem mevcut hastalığın varlığı tespit edilir hem de başka hastalığın da eşlik edip etmediği anlaşılmış olur.

Tanı konduktan sonra tedavi için hemen ameliyat kararı verilmez. Çünkü bazı hastalarda 3-6 aylık bir sürede etkin pıhtı önleyici (antikoagülan) tedavi ile mevcut pıhtının eriyebildiği gösterildiğinden öncelikle hastalara ilaçla tedavi şansı verilir. Tabii ki bu durum her hastanın hastalığının derecesi, ne kadar sürede bu seviyeye geldiği, hangi damarların etkilendiği gibi pek çok etmenle de ilişkili olabildiğinden her hasta için verilecek karar o hastaya özgüdür. Bu yüzden hekiminizin önerilerini dikkate almanız hayati öneme sahiptir.

İlaç tedavisi sonrası tekrar yapılan testlerde yanıt alınırsa ilaç tedavisine devam edilir. İlaca yanıt alınamayan hastalarda hastalığın şiddeti, akciğer damarlarının hangi segmentleri etkilediği gibi pek çok faktör tekrar değerlendirmeye alınarak bazı hastalarda ve uzman ileri müdahale merkezlerinde tıkalı damarları balon ile açma yöntemi olarak bilinen ‘’Pulmoner Balon anjiyoplasti’’ yöntemi uygulanabilir. Ancak işlem öncesi yapılan tetkiklerde balon işlemi için uygun olmadığı tespit edilen çoğu hastaya da ‘’Pulmoner Endarterektomi’’ ismi verilen ameliyat işlemi yapılması gerekmektedir.

Pulmoner Endarterektomi (PEA) ameliyatı, tüm dünyada sadece belli uzman merkezlerde ve bu iş için özelleşmiş kişilerce yapılan bir ameliyattır. Hastanemiz ve cerrahlarımız bu konuda, yapılan ameliyat sayısı ve başarı oranı ile Avrupa’daki ilk 5 merkezden biridir. Günümüze kadar hastanemizde 700 hastaya PEA ameliyatı yapılmıştır.

PEA ameliyatı,  standart kalp ameliyatlarındaki kalp-akciğer makinesi kullanılarak ancak biraz daha ileri düzeyde olacak şekilde hastanın vücut ısısının 18-20 °C’ye soğutulup belli aralıklarla tüm vücut ve beyin kan akımının durdurulduğu ve sonrasında tekrar çalıştırıldığı, bunu yaparken de tüm vücut ve beyinin yakından kontrol ve takip altından tutulduğu, tıkalı olan akciğer segment ve dallarındaki pıhtı, tıkaç ve tüm ağrı yapıların tek tek, özel alet ve ekipmanlar kullanılarak açıldığı, temizlendiği özel bir ameliyattır. Ameliyatın ölüm riski %3-5, başarı oranı %80-90’dır. Yani ameliyat olan hastaların %3-5’i ameliyat veya –genellikle- sonrası yoğun bakım sürecinde kaybedilebildiği gibi %10-20 hastada da yapılan ameliyata rağmen ameliyat öncesi yüksek olan akciğer tansiyonu ameliyat sonrasında istenilen seviyelere düşememektedir. Bunun da nedeni sıklıkla geç kalınmış olması ya da hastalığın önemsenmemesi, gözden kaçması gibi nedenlerle ameliyata geç başvurulmuş olmasından dolayı, damar duvarında yerleşmiş pıhtının oluşturduğu hasarın kalıcı hale gelmesidir. Bu yüzden, sağlığı önemsemek, hastalık bulgu ve şikayetleri geliştiğinde ilgili bir uzmana başvurmak, ameliyatı/müdahaleyi geciktirmemek önemlidir.

Doç. Dr. Mehmed YANARTAŞ

S.B.Ü. Koşuyolu Yüksek İhtisas E.A.H.

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı