Diyabet ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri
28 Haziran 2024



DİYABET VE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ

Tip 2 diyabet ve onunla benzer risk etmenlerini paylaşan diğer kronik hastalıklar, tüm dünya için önemli bir sorun haline gelmiştir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki yaşam tarzının değişmesi, özellikle tip 2 diyabetin yayılmasında  hızlı bir artışa neden olmuştur. Yaygınlığın  bu kadar hızlı ve kontrol dışı artmasının temel nedenleri nüfus artışı, yaşlanma ve kentleşmenin getirdiği yaşam tarzı değişikleri sonucunda gelişen obezite ve fiziksel inaktivite olarak belirtilmektedir. Tip 2 diyabetin oluşumunun geciktirilmesi veya önlenmesi ile ilgili birçok çalışma yapılmaktadır. Klinik çalışmalardan elde edilen kanıtlara göre beslenme, egzersiz ve orta düzeydeki ağırlık kaybı, yüksek riskli prediyabetik bireylerde dahi diyabet gelişimini geciktirmekte hatta önlemektedir. Yapılan çalışmalarda, prediyabetli bireylerde tip 2 diyabetin yalnızca sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile %40-58 oranında önlenebileceği gösterilmiştir.Amerikan Diyabet Birliği (ADA) tarafından yayınlanan rehberde tip 2 diyabet tedavi algoritması içerisinde diyabetin önlenmesinde ve oluşumundan sonra hastalığın seyrinde oldukça önemli rol oynayan tedavinin başında yaşam tarzı değişikliği, gerekli durumlarda metformin veya insülin tedavisi olduğu vurgulanmaktadır  . Tip 2 diyabetin önlenmesinde ve tedavisinde yaşam tarzı değişikliği, tıbbı beslenme tedavisi ve düzenli fiziksel aktivitenin, kişilerin kan glukoz düzeyleri ayarlanması için en elzem unsurlar olduğu bilinmektedir.

Diyabette Yaşam Tarzı Değişikliğinin Önemi Nedir? 

 

Tedavinin tüm dönemlerinde vazgeçilmez olan, yaşam tarzı değişikliğidir.

Yaşam tarzı değişikliğinin yerini tutacak hiçbir ilaç tedavisi bulunmamaktadır

Yaşam tarzı değişiklikleri yalnız kan şekeri üzerine değil, tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etkiler gösterir.

 Yaşam tarzında yapılması gerekli değişiklikler ve öneriler her muayenede konuşulmalıdır.

 Yaşam tarzı değişikliğinin iki önemli bileşeni olan beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite düzeyi için öneriler, hastanın özelliklerine göre bireysel olarak belirlenmelidir. 

  Yaşam tarzı değişikliği ile 6 ayda %5-10 kilo kaybı hedeflenmelidir.

 

Diyabet hastalığı kişinin yaşam tarzı ile yakından ilişkilidir. Diyabetli bireyin kullandığı ilaçlar ve insülin ile uyumlu şekilde beslenmesi, spor yapması ve diğer ilaçlarını kullanması gerekir. Diyabetli kişinin beslenme düzenini sıfırdan değiştirmesi ve hayatına daha fazla fiziksel aktivite eklemesi gerekebilir. Bu noktada sağlık çalışanları ile yakından takip çok önemlidir. Doğru takip ve değişiklikler ile diyabet ile yaşamak kişi için sorun oluşturmaz ve konforlu bir hal alır.

 

Kan Şekeri Seviyelerini Anlamak

Diyabet yönetimi için öncelikle kan şekeri ölçümünün öğrenilmesi gerekir. Her gün kan şekerinin ölçülmesi beslenme şekline ve kullanılan ilaçların yönetilmesine yardımcı olur. Evde kan şekeri ölçülmesinin en kolay yolu kan şekeri ölçüm cihazı kullanılmasıdır. Test şeridine kan damlatılması ile cihaz tarafından şeker seviyesi belirlenir. Glikoz testi sabah aç karnına ya da yemek yedikten 2 saat sonra açlık ve tokluk şekerlerini ölçmek için kullanılabilir. Bu değerlerin düzenli aralıklar ile doktor ve diyetisyen tarafından incelenmesi ilaç ve beslenme düzeni için önemlidir. Kan şekerinin olması gereken aralıklar şunlardır:

·         Yemekten önce: <80-130 mg/dL

·         Yemekten 2 saat sonra: <180 mg/dL

Kan şekerinin 70 mg/dL altına düşmesi hipoglisemi olarak adlandırılır. Hipoglisemi kişinin sağlığını ciddi derecede etkileyebilecek bir durumdur ve kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Bu noktada doktor ile sürekli iletişim çok önemlidir. Hipoglisemi kadar riskli olan diğer durum ise hiperglisemi olarak bilinen kan şekerinin çok yüksek seviyelere çıkmasıdır. Kan şekeri yükseldiğinde şu belirtiler ortaya çıkabilir:

  • Artan susamışlık hissi
  • Baş ağrısı
  • Bulanık görme
  • Yorgunluk hissi
  • İdrara çıkmada artış

Kan şekerinin yükselmesi durumunda doktora bilgi verilmeli ve müdahale

edilmesi gerekirse acile başvurulmalıdır. Sağlık kurumuna ulaşmanın zor olduğu durumlarda teletıp hizmeti ile doktor ve diyetisyen iletişimi sağlanarak mutlaka belirtiler değerlendirilmelidir.

Yaşam Tarzında Değişiklikler

 Diyabet ile yaşarken yaşam tarzında yapılan değişiklikler diyabetin kötüye gitmesinin ve diğer komplikasyonlara neden olmasının önüne geçebilir. Bu değişikliklerden ilki sigarayı bırakmaktır. Sigara kullanımı uzun vadede diyabet semptomlarının kötüye gitmesine neden olabilir.

Bunun dışında en önemli noktalardan biri beslenmedir. Kullanılan ilaçlar ve kan şekeri seviyeleri ile uyumlu bir beslenme planı diyetisyen tarafından planlanmalıdır. Belirli aralıklarla tüketilen öğünler ve öğün karbonhidrat içerikleri şeker seviyelerindeki düşüş ve yükselmelerin önüne geçer. Diyabetli kişilerin mutlaka beslenme şekli hakkında doktor ve diyetisyenine bilgi vermesi, öğünler sırasında aklına takılan soruları sağlık personeline sorarak gidermesi gerekir. Fiziksel olarak aktif olmak kişinin kan şekeri seviyelerini dengeleyebilir iken fazla kilolu kişilerin ağırlık kaybetmesine de yardımcı olur. Fazla kilo ve obezite diyabetin nedenleri arasındadır ve yönetimi kan şekeri seviyelerini iyileştirebilir. Fakat fiziksel aktivite öncesi doktora bilgi verilmeli ve uygun görülen aktiviteler yapılmalıdır.

 Doktor Ziyareti :Doktor ve diğer sağlık personeli ile sürekli iletişim diyabetin yönetiminde çok önemlidir. Belirli aralıklar ile kan testleri yapılması kolesterol, hga1c, açlık kan şekeri gibi diyabet ile ilgili değerlerin kontrolü için önemlidir. Bu testler dışında belirli aralıklar ile doktora şeker seviyeleri bildirilmeli, beslenme hakkında bilgi verilmeli ve komplikasyon bulunuyorsa danışılmalıdır. Eğer diyabetli kişinin yaşı ileri ise tansiyon gibi diğer faktörlerin de düzenli kontrolü önemlidir. İnsülin kullanan hastalar için insülin seviyeleri ile öğünlerin karbonhidrat içeriği arasında bağlantı doğru kurulmalıdır. Eğer öğünün karbonhidrat içeriği insülinin değerinden düşük olursa kişi hipoglisemiye girerken, karbonhidrat içeriği insülinden yüksek olursa şeker yüksekliği meydana gelir. Bu nedenle beslenme düzeni dışında tüketilecek besinlerin diyetisyen ya da doktora bildirilmesi ve uygun besinlerin tercih edilmesi gerekir. Çalışan kişilerin ya da ulaşımı zor olan yaşlıların hastane ziyaretleri kan tahlili gibi tetkikler dışında zorlu olabilir. Bu durumda insanlar hastane ziyaretlerini engelleyerek sağlıkları için risk oluştururlar. Bu tarz sağlığa erişim problemi bulunan kişiler teletıp hizmeti ile sağlık çalışanlarına erişerek diyabetin yönetimine yardımcı olabilirler.

 Diyabet ve Tıbbi Beslenme Tedavisi

Tıbbi beslenme tedavisi (TBT), hastanın beslenme durumunun değerlendirilmesi, beslenme ile ilişkili tanının konması ve hedeflerin belirlenmesi ile beslenme eğitimini içeren müdahale ve izlem gerektiren bir tedavi sürecidir. Diyabet yönetiminde tıbbi beslenme tedavisinin çok önemli yeri vardır ve diyetisyen/diyabet diyetisyeni kontrolünde olmalıdır. Diyetisyen/Diyabet diyetisyeni bireyin tıbbi gereksinimlerine ve beslenme alışkanlıklarına göre beslenme programını geliştirir ve tedavi değişiklikleri önerir.

Tıbbi beslenme tedavisi, prediyabetik bireyler için; orta düzeyde vücut ağırlığı kaybı veya kazanımını engelleyerek sağlıklı besin seçimi ve fiziksel aktiviteyi arttırarak diyabet ve kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaktadır. Diyabetik bireyler için ise, optimal metabolik sonuçlara ulaşarak ve sürdürerek diyabetin kronik komplikasyonlarını önlemeyi ve tedavi etmeyi hedeflemektedir.

Tıbbi beslenme tedavisinin amaçları;

·         İnsülin ve oral antidiyabetiklere olan gereksinimi azaltmak

·         Bireye özgü glisemik kontrolü sağlayarak hipo ve hiperglisemiyi önlemek,

·         Bireye özgü kan basıncı ve lipid profili hedeflerine ulaşmak,

·         Diyabetin komplikasyonlarını önlemek/geciktirmek,

·         Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak,

·         Uygun porsiyonlarda besin çeşitliliğini ve sağlıklı besine erişimi sağlamak,

·         Olması gereken vücut ağırlığına ulaşmak ve bu ağırlığı korumak,

·         Tek tip beslenmeye odaklanılmaması konusuna vurgu yapmak,

·         Günlük öğün planı için pratik öneriler sunmak,

·         Yaşam süresini ve kalitesini arttırmaktır.

 

Vücut Ağırlığı Yönetimi

Uygun vücut ağırlığının sağlanması ve sürdürülmesi diyabetin kontrolünde büyük önem taşımaktadır. Enerji dengesi, vücut ağırlığının korunmasını sağlar. Tip 2 diyabetli bireylerin yaklaşık %90’ı obez (Beden Kütle İndeksi≥30.0) olduğu için enerji alımının azaltılarak ağırlık kaybının sağlanması önemlidir. Enerji alımının azaltılması ve orta düzeyde vücut ağırlığı kaybının sağlanması kısa dönemde insülin direnci ve glisemiyi iyileştirmektedir. Bu nedenle prediyabet ve Tip 2 diyabetli fazla kilolu (Beden Kütle İndeksi ≥25.0) veya obez yetişkin bireylerde enerji alımının azaltılması ile %5 ağırlık kaybı ve yaşam tarzı değişikliği önerilmektedir.

Diyabetli bireylerin enerji gereksinimleri belirlenirken yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite düzeyi, hastalık durumu ve yaşam tarzı göz önünde bulundurulmalıdır. Tıbbi beslenme tedavisi bireyin enerji gereksinimi, metabolik hedefler ve yaşam tarzına göre planlanarak bireyin yaşına uygun vücut ağırlığına ulaşması sağlanmalıdır.

Sağlıklı beslenme besin çeşitliliğine dayalıdır ve günlük gereksinim duyulan enerji ve besin öğelerinin besinlerle vücuda alınması gerekmektedir. Besinler içerdikleri besin öğelerine göre beş grupta toplanmaktadır. Diyabetli bireylerin yeterli ve dengeli beslenebilmeleri için aşağıdaki beş grupta yer alan besinlerden her gün önerilen miktarda tüketmeleri gerekmektedir. Bunlar;

·         Süt ve ürünleri grubu; süt, yoğurt, kefir, ayran, beyaz peynir, kaşar peyniri,

·         Et-yumurta – kurubaklagiller ve yağlı tohumlar grubu; yumurta, kırmızı et, tavuk, balık, kuru fasulye, nohut, mercimek vb., fındık, fıstık, ceviz, badem vb.,

·         Ekmek ve tahıllar grubu; ekmek, çorba, pilav, makarna vb.,

·         Sebze grubu; koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, semizotu, marul, kıvırcık, roka, nane vb.), diğer yeşil sebzeler (brokoli bamya, taze fasulye vb.), kırmızı -turuncu-mavi- mor sebzeler (domates, havuç, turp, pancar, patlıcan vb.), beyaz sebzeler (soğan kereviz, lahana, karnabahar, pırsa vb),

·         Meyve grubu; elma, portakal, şeftali, karpuz, kavun, kiraz, vişne, kayısı, incir vb. dir.

Öğün Sıklığı

Diyabetli bireyler, genellikle besin seçimi veya günlük öğün planına uyma konusunda zorlanabilmektedir. Bu nedenle öğün planı diyabetli bireyin yaşam tarzı, metabolik gereksinmeleri ve beslenme alışkanlıkları dikkate alınarak bireyselleştirilmelidir.

Öğünler 4-5 saatlik aralıklarla alınırsa öğün öncesi kan glukoz değerleri endojen insülin sekresyonunu maksimize edebilecek değerlerde olabilmektedir. Sık öğün tüketiminin endojen insülin üretimini olumlu yönde etkilediği bilinmektedir. Tip 2 diyabetli bireylerde, plazma kan glukozunu kontrol edebilmek için öğün düzenine uyulmalı ve kesinlikle öğün atlanmamalıdır. İdeal öğün aralığı ve miktarı bireysel kan glikoz takibine yardımcı olur. Beslenme programında önerilen besinlerin, zamanında ve önerilen miktarlarda tüketilmesi hipoglisemi ve hipergliseminin önlenmesinde önemlidir. İnsülin kullanmayan Tip 2 diyabetli bireylerin, günde üç ana ve 2-3 ara öğün olmak üzere belirli aralıklarla ve mümkünse aynı saatlerde beslenmeleri önerilmektedir. Öğün sayısı diyabetin türüne, uygulanan tıbbi tedaviye, bireyin yaşam koşullarına bağlı olarak değişmektedir.

Fiziksel Aktivite

Diyabetli tüm bireylere, günlük yaşam tarzı içerisinde düzenli egzersiz yapmaları ve fiziksel aktivitelerini artırmaları önerilmektedir. Amerika Spor Hekimliği Birliği (ACSM) fiziksel aktiviteyi “iskelet kasının kasılmasıyla ortaya çıkan ve enerji tüketimini önemli ölçüde artıran vücut hareketi” olarak tanımlamaktadır. Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Amerika Spor Hekimliği Birliği haftada en az 150 dk olmak üzere, üç gün orta ve şiddetli aerobik egzersizleri, iki-üç gün orta şiddetli direnç egzersizleri yapılmasını önermektedir. Fiziksel aktivitenin, glisemik kontrol, vücut kompozisyonu, hipertansiyon, hiperlipidemi ve obezitenin yanı sıra duygu durumu üzerine de yararlı etkileri olduğu bildirilmiştir.

Diyabetli Bireylerin Beslenmesinde Genel Öneriler;

·         Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli, diyabetli bireyin beslenme programı kişiye özel olmalı,

·         Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmeli,

·         Öğün atlanmamalı, yemekler zamanında ve önerilen miktarlarda tüketilmeli,

·         Yemekler hazırlanırken uygun pişirme yöntemleri kullanılmalı, kavurma kızartma yerine haşlama, ızgara veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmeli,

·         Şeker ve şeker içeren bütün besinlerden (bal, reçel, pekmez, çikolata vb.) ve pasta, kek, kurabiye ve çörek gibi besinlerden uzak durulmalı,

·         Aşırı tuz ve tuz içeriği fazla olan besinlerin (konserve, turşu, salamura besinler vb.) tüketiminden kaçınılmalı,

·         İnsülin ve/veya ilaç zamanlarına ve dozlarına dikkat edilmeli,

·         Önerilen fiziksel aktivite (yürüyüş gibi) programının uygulanmasına özen gösterilmeli,

·         Sigara ve alkolden uzak durulmalı,

·         Doktor ve diyetisyen ile sürekli iletişim içinde olunmalıdır.

 

SONUÇ VE ÖNERİLER

Diyabetin tüm tiplerinde, tedavinin değişmez ögeleri hastanın eğitimi, tıbbi beslenme tedavisi ve egzersizdir. Bu tedaviler her hastada tanı anından itibaren başlamalı ve her değerlendirmede sorgulanmalıdır. Tip 2 diyabetlilerin tanıyı izleyen ilk 1 ay içerisinde diyetisyene yönlendirilmesi önerilmektedir. Diyabetli bireylere genel beslenme önerileri, 130 g’ın altında olmayacak şekilde düşük glisemik indeksli kompleks karbonhidrat, az yağlı diyet (toplam enerjinin(toplam enerjinin <%30,günlük doymuş yağ alımı %7’nin altı, en düşük düzeyde trans yağ alımı, günlük 200 mg’ın altında kolesterol alımı), ayrıca, derisiz tavuk ve hindi gibi yağsız protein, balık ve az yağlı süt ürünlerini tercih etmeleri yönündedir. Beslenme programında diyetteki posa miktarının her 1000 kkal için 14 g olacak şekilde düzenlenmesinin gerekliliği vurgulanırken, diyetle alınan sodyum miktarının azaltılmasının, sebze ve meyve miktarının arttırılmasının, yağı azaltılmış süt ürünleri kullanılmasının ve kullanılan alkol miktarının azaltılmasının da olumlu etkileri olduğu belirtilmektedir.Mevcut komplikasyonlara uyarlanarak planlanmış düzenli fiziksel aktivite, tüm diyabetli hastalara önerilmelidir. Egzersiz programının hedefi hastaya göre farklılık göstermekle birlikte, yarar sağlayabilmek için haftada en az 3 kez 20-30 dakika sürdürülmeli ve hasta için uygun submaksimal kalp hızına ulaşılmalıdır. İdeal olan haftada en az 150 dakika orta şiddette aerobik aktivite yapılmasıdır ancak özellikle ADA’nın 2010 raporuna göre, aerobik egzersiz ile birlikte yapılan direnç egzersizlerinin de kan glukoz regülasyonunda en etkili yöntem olduğu gösterilmiştir . Bu nedenle aerobik egzersizlere ek olarak haftada en az 2 kez direnç egzersizlerinin (2-4 set ve 8-10 tekrar) yapılması da olumlu sonuçlar yaratacaktır . Diyabetli veya prediyabetli kişilerde ağırlık kaybının sağlanabilmesi için egzersiz süresinin uzatılması gereklidir.Sonuç olarak, yaşam tarzı değişikliği kapsamında beslenme tedavisi ve uygun bir egzersiz programı ile (egzersiz süresi, yoğunluğu ve tipi düzenlenerek)  insülin direncinde iyileşme sağlanabilmekte ve özellikle diyabet açısından yüksek riskli kişilerde diyabet gelişimi önlenebilmektedir.