ÜLSERATİF KOLİT
14 Haziran 2024



ÜLSERATİF KOLİT

Ülseratif kolit kolonun kronik inflamatuvar bir hastalığıdır; yani yalnızca kalın barsağı tutar. Hastalık genellikle genç yaşta, ortama 15-25 yaş arasında başlar. İkinci pikini 55-65 yaş arasında yapmaktadır. Hastaların yakınması genellikle ishal şeklinde başlar;  kanlı ve mukuslu bir ishaldir, gece ishal yakınması vardır. Günlük gaita sayısı 20’ye kadar ulaşabilir. İshalle birlikte karın ağrısı genellikle vardır. Hastalık ilerlediğinde ateşte bu bulgulara eşlik edebilir. Daha ileri aşamada kilo kaybı ve anemi gelişmektedir.

Hastalığın etyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte; çevresel, genetik ve mikrobiyal faktörlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. Hastalık genetik yatkınlığı olan bir bireylerde barsak kökenli antijenlere karşı abartılı bir immün yanıt gelişmesi sonucu başlamaktadır. Hastalık kolonda anal kanalda, rektumda başlar, eğer hastalık bu aşamada tedavi edilmezse proksimale doğru, arada sağlam doku kalmaksızın ilerleyerek tüm kolonu tutabilir. Hastalık kolon mukozasını diffüz ve yüzeyel olarak tutar. Ülseratif kolit nüks ve remisyonlarala seyreden bir hastalıktır. Nüks yani atak dönemlerinde hastada kanlı ishal sayısı artmıştır, günlük dışkılama sayısı genellikle 4’ten fazladır. Remisyon yani hastalığın aktif olmadığı dönemlerde ise hasta normal sağlıklı bireylerden farksızdır; günlük gaita sayısı genellikle 1 civarında ve katıdır, ateş ve karın ağrısı gibi yakınmaları da yoktur.

Tanı anamnez, klinik, endoskopik ve histopatolojik bulgularla konur. Anamnezde bir aydan fazla süren ve basit önlemlerle geçmeyen bir ishal söz konusudur. Bu durumda hastaya kolonoskopi planlanır. Kolonoskopide kolon mukozası ödemli, frajil ve yüzeyel ülserler görülür. Bu alanlardan alınan biyopsilerin patolojik incelenmesi sonucuna göre tanı kesinleşir. Laboratuvar bulgusu olarak kan sayımında lökositoz, anemi ve trombositoz vardır. CRP aktivasyon dönemlerinde yüksektir. Fekal kalprotektin bakılması da tanı koymada oldukça yardımcı bir tetkiktir.

Ülseratif kolit tanısı alan hastaya hastalığın yaygınlığına göre tedavi başlanır; tedavide en çok  mesalazin grubu ilaçlar kullanılır. İlacın tablet, lavman ve fitil formları vardır; hastalığın lokalizasyonuna ve şiddetine göre seçim yapılır. Hastaya atak durumlarında veya enfeksiyon eklenmesi halinde zaman zaman antibiyotik tedavisi verilebilir. Mesalazinle tedavi olmayan dirençli vakalarda enfeksiyon hali yoksa kortikosteroidlerde geçici sürelerle verilebilir; genellikle 3 aydan fazla verilmesi tavsiye edilmez. Kortikosteroide karşı direnç gösteren veya kortikosteroid bağımlı hale gelen hastalarda immunusupresif ilaçlar başlanır. Hastalık bu tedaviden de yarar görmüyorsa, atak hali sürekli ise tedavide biyolojik ajanlara geçilir.

Tüm kolonu kapsayan hastalarda, medikal tedaviye direçli vakalarda, kontrol altına alınamayan masif kanaması olanlarda, darlık gelişenlerde, toksik megakolon veya perforasyon gibi ölümcül komplikasyon gelişen olgularda veya kolonoskopik taramalarda displazi veya kanser gelişen olgularda cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Bu hastalarda cerrahi tedavi genellikle  total kolektomidir.

Bu hastalarda diyet oldukça önemlidir, remisyon halinde diyet kısıtlamasına gerek yoktur; fakat aktivasyon dönemlerinde barsak hareketlerini artırıcı ve gaz yapıcı besinlerden uzak durmaları tavsiye edilir. Bu hastalarda kan kaybı olduğundan ve beslenme yetersizliği olabileceğinden  özellikle demir eksikliği sık görülmektedir. Hastalık kroniktir; sürekli takip ve tedavisi gereklidir. Hastalık aktivasyonu olmaması halinde bile her 3 ayda bir hastane kontrolüne gelmeleri tavsiye edilir. Takipte hemogram, CRP ve serum demiri, sdbk, vit b12, fa düzeyleri bakılmalı ve gerekli replasman tedavileri yapılmalıdır. Ülseratif kolit yalnızca kolonu tutmasına rağmen, ekstraintestinal tutulumda görülebilir. Bunlar göz, eklem ve deriyi kapsamaktadır. Bu konuda da hastaların takip ve tedavisi ilgili uzmanlık alanlarınca yapılmalıdır.