GASTRO-ÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI
28 Ağustos 2020

GASTRO-ÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI

 

Gastro-özofageal reflü Hastalığı, ya da halk arasında bilinen adıyla “reflü hastalığı” oldukça farklı şikayetlerle doktora gidilen bir klinik durumdur. En kısa tanımı mide asidinin olmaması gereken yerlere (yemek borusu, boğaz, gırtlak, vs) gidip oralarda tahrişe, hasara sebep olmasıdır.

Hastalar yediklerinin ya da acı bir suyun ağzına/boğazına gelmesi, yemek borusunda yanma/ağrı, yemek yerken takılma hissi, atipik göğüs ağrısı, ses kısıklığı, boğazda gıcıklanma, yanma, farenjit gibi yakınmalar ile tıbbi yardım ararlar. Bu yakınmalar ile hastalar dahiliye, kulak burun boğaz, göğüs hastalıkları, kardiyoloji ve gastroenteroloji polikliniklerine başvurabilirler.

Doğru ve etkin tedavinin yolu doğru tanıdan geçer. Bu yakınmalar ile gelen hastaların öncelikle ayrıntılı bir dahiliye ve kulak burun boğaz muayenesi gerekmektedir. Diğer branş incelemelerinde başka organ hastalığı saptanmayan hastalar gastroenteroloji bölümünce değerlendirilir. Yakınmalar, yakınmaların şiddeti, süresi, tetikleyen faktörler, ek hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve beslenme düzeni değerlendirildikten sonra ilk değerlendirme üst GIS endoskopi ile yapılmaktadır.

Üst GIS endoskopide reflü hastalığının direkt bulguları, indirekt bulguları saptanabilir veya hastaların %20sinde endoskopik olarak reflü saptanmaz.  Hastanın şikayetleri reflü düşündürüyorsa ya da reflü tedavisi ile düzeliyorsa, hastalığın tanısında altın standart olarak tanımlanan 24 saatlik pHmetre planlanabilir. Bu yemek borusundan 24 saat süre ile asit ölçümünün kayıt altına alınmasıdır.  Bu kayıtlar bilgisayar ortamında analiz edilir ve elde edilen skora göre hastanın reflü hastası olup olmadığı anlaşılır.

Tanısı konan hastada sıra tedaviye gelir. Tedavide ilk yaklaşım yaşam standardı değişimidir. Beslenme düzeni, tüketilen gıdalar, gıdaların pişirme yöntemleri ayrıntılı olarak belirlenir. Hastalardan alışkanlıklarında (sigara, alkol, vb) değişiklik, ideal vücut ağırlığının üstünde ise kilo verme, gece yüksekte yatma gibi yaşam tarzını etkileyen değişiklikler istenir.

Bunlara uyum gösteren hastalarda, tedavide ilk aşama ilaç tedavisidir. Tedavi olarak mide asidinin yemek borusuna kaçmasını mekanik olarak engelleyen ilaçlar, asit salınımını kontrol eden ilaçlar, mide hareketliliğini ve boşalmasını kontrol eden ilaçlar tek başına ya da kombine olarak başlanır. Tedavi süresi en az 3 aydır.

İlaçla tedavi edilen hastalardan bir grubu cerrahi tedavi adayıdır. Bunlar genellikle büyük anatomik değişikliği (örneğin büyük mide fıtığı) olan hastalar, kanser öncülü lezyonları olan hastalar, yaşam boyu ilaç kullanmak istemeyen hastalardır. Bunların dışında da gastroenteroloji ve genel/gastroenterolojik cerrahi bölümlerince ortak konseyler sonrası hastaların bir kısmına da cerrahi tedavi önerilebilir.

Uzun süreli reflü hastalığı olup etkin tedavi almayan hastalarda, uzun vadede yemek borusu kanseri gelişimi riski vardır. Bu nedenle dikkatle tanı konması, tedavi ve takip edilmesi gereken hastalardır.

Reflü hastalığında tedaviyi tek başına düşünmek mümkün değildir. Örneğin beslenmesine dikkat etmeyen, yasaklı gıdaları sık tüketen zararlı alışkanlıklarını bırakmayan, kilo vermeyen hastalarda mideden asit kaçağı devam edeceğinden, ilaç tedavisi veya cerrahi tedavi ile istenen noktaya gelmek mümkün olmayabilir. Bu nedenle tedavi önce hastanın kendisinde başlar ve hasta ile biter.

 

Uz. Dr. Rabia KÖKSAL

S.B.Ü. Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Gastroetnroloji Uzmanı