RAMAZAN ve DİYABET
17 Nisan 2020

RAMAZAN ve DİYABET

Müslüman ülkelerde her yıl ramazan ayında oruç ibadeti yerine getirilmektedir. Yapılan çalışmalara göre tip 2 diyabetli hastaların %67’si her gün, %94.2’si en az 15 gün oruç tutmaktadır. İslam dininin kurallarına göre oruçlu iken sahurdan iftara kadar geçen sürede yemek yenilmesi ve su içilmesi yasaklanmıştır. Her zamankinin aksine ramazan ayı süresince gece boyunca yemek yenilmekte, bütün bir gündüz ise aç olarak geçirilmektedir.  Özellikle yaz aylarında sahur-iftar arası süre oldukça uzamaktadır.  Dolayısıyla bu ayda yeme-içme ve uyku düzeni bozulmaktadır. Bu düzensizlikten en çok etkilenen hasta gruplarının başında diyabetikler gelmektedir. İki ana öğünlü beslenme düzenine geçilmesi, uzun açlık süreleri ve ilaç kullanımı/yan etkileri nedeniyle diyabetik hastalar sağlıklı kişilere göre ramazan ayında çok daha dikkatli olmalıdırlar. Aşağıda ramazan boyunca oruç tutmak isteyen diyabetli hastaların nasıl yönetilmesi gerektiğine ilişkin sorular cevaplanacaktır.

Diyabetli her hasta oruç tutabilir mi?

Diyabetik her hasta oruç tutamaz. Oruç tutmak isteyen diyabetli hastalar ramazandan en az   1-2 ay önce hekimine başvurmalı ve bu isteğini bildirmelidir. Hekimi tarafından hastanın diyabetinin türü, kullandığı ilaçlar/insülin, ek hastalıkları, hipoglisemi durumu, sosyal ve iş yaşamları değerlendirilerek kişiselleştirilmiş bir plan oluşturulmalıdır. Bu noktada bireylerin daha önceki ramazan aylarında olan performansı da büyük önem arz etmektedir.

Hangi hasta grubunun oruç tutması riskli kabul edilir?

Son üç ay içerisinde üçüncü bir kişiden yardım almayı gerektirecek düzeyde hipoglisemi (şeker düşüklüğü) yaşayan hastalar, diyabete bağlı koma nedeniyle hastane yatışı olanlar, sık sık hipoglisemi atağı geçirenler, kötü kontrollü diyabeti olanlar (üç aylık şeker ortalaması %8’in üzerinde olan hastalar), gebeler, böbrek yetmezliği olan hastalar, çoklu insülin kullanan hastalar ve diyabete bağlı kalp-damar, göz, böbrek ya da sinir hasarı olan hastalar yüksek riskli olarak tanımlanır ve bu hastaların ramazan boyunca oruç tutması önerilmez. Üç aylık şeker ortalaması %8’in altında olanlar, hipoglisemiye neden olmayacak şeker hapları kullanan ya da günde bir kez insülin kullanan hastaların isteği doğrultusunda oruç tutmasına izin verilebilir.

 

 

Ramazan ayında oruç tutan hastaların mevcut tedavisi nasıl düzenlenmelidir?

Bu hastaların değerlendirilmesi hekim tarafından mutlaka ramazan öncesinde yapılmalıdır. Beslenme planı açısından diyetisyen görüşü alınmalı, kullandığı ilaçların dozları ayarlanmalı, ilaçlarını alacağı öğünler belirlenmeli ve ramazan boyunca doğru kan şekeri takibi hastalara öğretilmelidir. Ramazan boyunca oluşabilecek hipoglisemi ve hiperglisemi ataklarından korunmada sıkı kan şekeri takibi büyük önem arz etmektedir.

Ramazan ayında kan şekeri ölçümü nasıl yapılmalıdır?

Ramazanın ilk günlerinde sıkı şeker takibi çok önemlidir. Bazı yanlış inanışların aksine kan vermek ya da kan şekerini ölçmek orucu bozmaz. İftarda orucu açmadan önce kan şekeri mutlaka ölçülmelidir ki bu değer açlık şekeri olarak kaydedilir. Hiperglisemi riski açısından iftardan iki saat sonra tokluk şekerine de mutlaka bakılmalıdır. Bunun dışında sahurda, sabah kalkınca, gün ortasında ve ikindi vakti ölçülen kan şekerleri hipoglisemileri yakalamada çok kıymetlidir. İlk birkaç gün sıkı şeker takibi yapılmalıdır, eğer kan şekeri düzenli seyrediyorsa günlük ölçüm sayısı azaltılabilir.

Oruç tutan diyabetli bireyin ne zaman orucunu sonlandırması gerekir?

Oruç tutan diyabetli kişi orucunu hangi şartlarda sonlandırması gerektiği hususunda bilgi sahibi olmalıdır. Kan şekerinin 70 mg/dl’nin altında ya da 300 mg/dl’nin üstünde saptanması durumunda oruç hemen sonlandırılmalıdır. Bu değerlerde oruca devam edilmesi durumunda hayati tehlike oluşabilir. Oruç sonlandırıldıktan bir saat sonra tekrar kan şekeri kontrol edilmelidir. Diyabetik hastaların çoğu hipoglisemiyi deneyimlemişlerdir. Hipoglisemi belirtileri yaşayan hastaların o anda yanında cihazı olmasa dahi oruçlarını sonlandırmayı düşünmeleri gerekir. Diyabetli hastaların hipoglisemi durumunda kullanmak üzere yanlarında şeker ya da meyve suyu gibi bir gıda bulundurması önerilir.

Hipoglisemi belirtileri nelerdir?

Kan şekerinin ani düşmesi durumunda ellerde titreme, soğuk terleme, huzursuzluk, bulantı, çarpıntı, acıkma, baş dönmesi, baş ağrısı, konuşmada güçlük ya da bilinç bulanıklığı olabilir. Bu belirtileri yaşayan hastaların hemen kan şekerini kontrol etmesi gerekmektedir.

 

 

Ramazan ayı boyunca diyabetik hastaların beslenme ve egzersiz düzeni nasıl olmalıdır?

İftar zamanı yemeğe bir kase çorba ve salata ile başlanması ve sonrasında 10-15 dakika yemeğe ara verilmesi önerilir. Takibinde et/sebze yemeği tüketilmelidir. Öğünlerin %45-50 karbonhidrat, %20-30 protein ve %35’inden azının yağlardan oluşmasına dikkat edilmelidir. Lifli gıda tüketimine ağırlık verilmeli, şekerli tatlılardan uzak durulmalıdır. İki ana öğünün (sahur, iftar) arasında en az 1-2 ara öğün yapılmalıdır. Sahur mümkün olduğunca geç, imsak vaktine yakın zamanda yapılmalıdır. Böylece sahur-iftar arasında aç kalınacak sürenin mümkün olduğunca kısaltılması hedeflenmektedir. Sahurda alınacak öğün kahvaltı gibi düşünülmelidir. Az yağlı peynir, yumurta, birkaç zeytin, çavdar/tam buğday ekmeği, bol yeşillik, süt, ceviz gibi gıdalar tüketilebilir. Bunlarla birlikte unutulmamalıdır ki diyabetin en çok hasar verdiği organların başında böbrekler gelir. Ramazan boyunca böbrekleri korumak için en az 2-2.5 litre sıvı tüketilmelidir. Kafeinli ve şekerli sıvılardan ise uzak durulmalıdır. Ramazan ayı boyunca yoğun egzersiz ve spor programları uygulanmamalıdır.  Eğer kişi ramazan öncesinde düzenli spor yapıyorsa egzersizlerin süresi ve şiddeti bir miktar azaltılabilir. Ramazan öncesinde egzersiz yapmayan kişilerinde iftardan 1-2 saat sonra düzenli hafif tempolu yürüyüş yapması önerilir. Hipoglisemi riskinden dolayı oruçlu iken egzersiz yapılması önerilmez.

Uz. Dr. Hande ÖZPORTAKAL

S.B.Ü.  Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi

İç Hastalıkları Uzmanı